Türkiye’nin 2053 “net sıfır emisyon” hedefleri doğrultusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca geçen yılın sonunda yayımlanan Türkiye Ulusal Enerji Planı’na göre, deniz üstü rüzgar enerjisinde 2035 yılına kadar 5 gigavatlık kapasiteye ulaşılması planlanıyor.
Türkiye’nin 2053 “net sıfır emisyon” hedefleri doğrultusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca geçen yılın sonunda yayımlanan Türkiye Ulusal Enerji Planı’na göre, deniz üstü rüzgar enerjisinde 2035 yılına kadar 5 gigavatlık kapasiteye ulaşılması planlanıyor.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi (BANÜ) Öğretim Üyesi ve Denizcilik Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Sabri Alkan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının deniz üstü rüzgar enerji santrali (RES) için aday Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) olarak ilan ettiği Erdek ve Bandırma körfezleri ile Gelibolu ve Bozcaada açıklarındaki bölgelerle ilgili açıklamalarda bulundu.
Alkan, AA muhabirine, Türkiye’nin denizde rüzgar enerji yoğunluğunun en yüksek olduğu sahaların Ege Denizi’nde bulunduğunu, Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığı problemleri ve Marmara Bölgesi’nin lojistik ve diğer açılardan avantajlarının bulunması nedeniyle bu alanların bakanlık tarafından seçilmesinde etkili olduğunu düşündüğünü söyledi.
Ayrıca son dönemde koordinatörlüğünü Güney Marmara Kalkınma Ajansının (GMKA) üstlendiği, BANÜ’nün de paydaşları arasında yer aldığı 38 milyon avro bütçeli Türkiye’nin ilk yeşil hidrojen üretimi projesi olan Güney Marmara Hidrojen Kıyısı (South Marmara Hydrogen Shore – HYSouthMarmara) Ufuk Avrupa Projesinin de bu seçimde etkili olabileceğini dile getiren Alkan, “Deniz üstü rüzgar enerji santralleri bu kapsamda önemli bir yer tutacak ve gelişen hidrojen ekonomisiyle birleştirildiği takdirde ülkemizi hidrojen ihracatçısı bir ülke konumuna taşıyacaktır.” dedi.
HYSouthMarmara Projesi kapsamında BANÜ Denizcilik Eğitim ve Uygulama Yerleşkesi’nde kurulması planlan Yeşil Deniz Endüstrisi AR-GE, Test ve Eğitim Merkezi’nin fizibilite çalışmasının da yakın zamanda başlayacağını anlatan Alkan, bu merkezde BANÜ, TÜBİTAK MAM, ETİ Maden ve Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneğinin paydaşlığında deniz üstü rüzgar ve hidrojen enerjisine yönelik teknisyen, tekniker ve mühendislerin yetiştirilmesinin planlandığını bildirdi.
Santral kurulabilecek alanlar saha analizleriyle tespit edilecek
Alkan, deniz üstü RES’lerin proje geliştirme aşamalarının oldukça kapsamlı ve titiz çalışmalar gerektirdiğine dikkati çekerek, bu projelerin teknik hazırlıklarının yanında sosyo-çevresel açıdan da detaylı şekilde incelendiğini belirtti.
Bu kapsamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının teknik ve sosyo-çevresel değerlendirmelerin yapılması için YEKA ilan edilen alanları kapsayan iki ihaleye çıktığı, BANÜ’nün de buna katkı sunmak üzere niyet beyanında bulunduğunu bildiren Alkan, YEKA ilan edilen alanların tamamına santral kurulmayacağını, teknik, çevresel ve sosyal kısıt analizleri sonucunda ilan edilen YEKA alanlarının bir kısmına deniz üstü RES kurulabileceğini ifade etti.
Yapılacak analizlerde ilgili sahalardan alınacak meteorolojik ve oşinografik verilerle deniz habitatının hassas olduğu alanlar, kuş göç yolları, deprem fay hatları, deniz trafiği, balıkçılık alanları ve askeri sahalar gibi otuza yakın kriterin göz önünde bulundurulduktan sonra kesin alanların ortaya çıkacağını kaydeden Alkan, bu nedenle ilgili tüm paydaşların süreçlere aktif olarak dahil olmalarının deniz üstü rüzgar enerjisinin sağlıklı bir şekilde gelişimine katkı sağlayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Dr. Öğr. Üyesi Sabri Alkan, GMKA ve BANÜ’nün Marmara Bölgesi’nde yeşil enerji geçişinin sağlanması için ortak çalışmalar yürüttüğünü, bu kapsamda HYSouthMarmara Projesi’ne entegre projelerle süreci ilerlettiklerini aktardı.
BANÜ’nün temiz enerjiye geçiş noktasında sorumluluk aldığınıdile getiren Alkan, deniz üstü rüzgar ve hidrojen enerjisi konularındaki çalışmaları dünya ülkelerinin gerisinde kalmadan bölgedeki tüm paydaşların çıkarlarını bilimsel ve etik ilkeleri gözeterek sürdüreceklerini sözlerine ekledi.